DÜNYA SÜT GÜNÜ

Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve Türk Gıda Kodeksi sütü tanımlamıştır. Türk Standartları (TS) 1018 çiğ süt standardına göre: Süt; inek, koyun, keçi ve mandaların meme bezlerinden salgılanan, kendine özgü tat ve kıvamda olan, içine başka maddeler karıştırılmamış, içinden herhangi bir maddesi alınmamış, beyaz veya krem renkli sıvıdır. Tüketilen süt çeşidi toplumların kültürlerine göre değişiklik göstermektedir. Ancak ülkemizde süt denildiğinde akla ilk olarak inek sütü gelmesine karşın tüketilmekte olan sütler inek, koyun, keçi ve manda sütü olmak üzere 4 çeşittir. Manda, koyun, keçi, inek, deve gibi birçok hayvanın sütü insan beslenmesinde kullanılmaktadır. Sütün besin öğesi içeriği elde edildiği hayvan türüne göre farklılık göstermektedir. Ortalama %88’i su olan inek sütü 100’den fazla farklı bileşen içermektedir. Süt ve süt ürünleri; protein, kalsiyum, fosfor, A vitamini, bazı B vitaminleri (özellikle riboflavin, B12 ) için iyi bir kaynaktır.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDE SÜTÜN YERİ

Sağlığın yaşam boyu korunması için yeterli ve dengeli beslenmede süt ve süt ürünleri tüketimi büyük öneme sahiptir. Besin öğesi içeriği açısından dengeli olan süt ve süt ürünleri hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde elzemdir. Birçok çalışmada kronik hastalıklar ile süt tüketimi arasında ilişkiler gösterilmiş olsa da konu ile ilgili yoğun çalışmalar sürmektedir. Kalsiyum gibi spesifik besin öğesi desteği almak yerine besin olarak süt tüketmenin hastalık ve sağlık açısından daha etkin olduğu dikkatleri çekmiştir.

Sütün Diyette Besin Öğesi Alımına Katkısı

Ulusal ve uluslararası kabul görmüş kılavuzlara göre yeterli ve dengeli beslenme için dört besin grubundan bahsedilmektedir. Günlük diyetimizde yer alan dört besin grubundan birisi olan, süt, yoğurt, peynir gibi besinleri içeren süt ve süt yerine geçenler grubu; özellikle protein ve kalsiyum içeriği açısından tüketilmektedir. Ayrıca B2 vitamini (riboflavin), B12 vitamini, A vitamini, tiamin, niasin, fosfor ve magnezyum olmak üzere birçok besin öğesi için önemli kaynaktır. Özellikle yetişkin kadınlar, çocuklar ve gençler olmak üzere tüm yaş gruplarının bu grubu her gün tüketmesi gerekmektedir. Sütün kimyasal yapısı lipid, protein, karbonhidrat, vitamin ve mineral içeren bir kompleks olması nedeniyle tek başına ve uzun süre yeni doğan memeliler için yeterli bir besin kaynağıdır. Özellikle protein için iyi bir kaynak olan süt proteininin biyolojik değeri 1.0 üzerinden 0.9 olup oldukça yüksektir.

Süt Tüketimi İçin Öneriler

Sağlıklı bireylerin yeterli ve dengeli beslenmesi için tüketilmesi önerilen süt miktarı yaş, cinsiyet ve fizyolojik duruma (büyüme ve gelişme dönemi, gebelik, emziklilik, yaşlılık) göre değişiklik göstermektedir. USDA Besin Piramidi’nde yetişkin sağlıklı bir birey için süt ve süt ürünleri grubundan günde 2-3 porsiyon (200-400 ml) tüketilmesi önerilirken; Ulusal Süt ve Süt Ürünleri Konseyi’nin yayınladığı Beslenme Rehberi’nde 2-4 (400- 800 ml) porsiyon ve Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi’nde yetişkin bireylerin 2 porsiyon (bir porsiyon: bir orta boy su bardağı (200 ml), çocuklar, adolesan dönemi gençler, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların 3-4 (600- 800 ml) porsiyon tüketmeleri önerilmektedir.

SÜT VE KRONİK HASTALIKLAR İLE İLİŞKİSİ

Süt ve Osteoporoz İlişkisi

Kalsiyum, sağlıklı kemik ve diş yapısının oluşmasını sağlamanın yanında,
sinirlerin, kasların ve kalbin görevlerini yapmasında ve kanın pıhtılaşmasında rol oynar. Yaşam için çok önemli olan bu görevlerin aksamaması için kandaki kalsiyumun belirli bir seviyede tutulması gerekir ve gereksinim kemiklerden karşılanır. Kemikler aynı zamanda vücudun kalsiyum deposudur. Kemiklerdeki hücrelerden biri kalsiyumu açığa çıkarma yani yıkım, diğeri de kalsiyumu depolama yani yapım görevini üstlenmiştir. Özetle kemiklerde yıkım ve yapım süreklidir. Eğer kalsiyum, gıdalarla yeterli miktarda alınamazsa veya bağırsaktan emilemezse, yaş ilerledikçe kemiklerin kalsiyumu azalır ve osteoporoz kaçınılmaz hale gelir. Özellikle de çocukluk ve genç erişkinlik çağında yetersiz süt ve süt ürünleri alımı olması durumunda osteoporoz riski artmaktadır.

Süt ve Hipertansiyon İlişkisi

1980’li yıllardan sonra diyet ve kan basıncı arasındaki ilişki epidemiyolojik çalışmalar ile araştırılırken, kalsiyum ile hipertansiyon arasındaki ilişki ortaya konulmaya başlanmıştır. Beslenme açısından süt ve süt ürünleri tüketiminin kan basıncı üzerine etkileri dikkatleri çekmiştir. Kalsiyum, magnezyum ve fosforun az tüketimi bireysel veya toplumsal olarak arteriyel kan basıncı artışı ve hipertansiyon görülme sıklığı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

Süt ve Obezite İlişkisi
Obezite; beraberinde sekonder olarak hipertansiyon, hiperlipidemi ve tip II diyabet gibi kronik hastalıklara neden olabildiği için tüm dünyayı etkileyen kronik bir sorun olmaya devam etmektedir. Obezite tedavisinin hedefi yağ dokuyu azaltmak olduğu için, süt ve ürünlerinin tüketimi ile alınan kalsiyum, yağ ve protein spesifik olarak önem kazanmaktadır. Kalsiyum desteği verilerek yapılan çalışmalarda kilo kaybının etkin olduğu gösterilmiştir. Kalsiyum desteği ve obezite ile ilgili yapılan bu çalışmalarda dışkıda yağ artışı kaydedilmiştir. Süt ve obezite arasındaki ilişki biyokimyasal olarak yakın zamanlarda oluşturulan yeni bir teori ile açıklanmaktadır. Hücre içi kalsiyum konsantrasyonu artışı ve D vitamini yağ dokuda kalsiyum artışı ve yağ dokunun azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Kalsiyum alımını artırmak, bu bir takım hormonları baskılayarak kalsiyum konsantrasyonu ile yağ hücre deposunu azaltmaktadır. Böylece ağırlık kaybı görüldüğü düşünülmektedir.